Ama hikâye bu kadar basit değil.
Bakın, Hakan Bilal öyle bir profil ki; camianın içinde egosuzluğu, kibirsizliğiyle fark yaratmış bir yönetici. Herkesin kendi çıkarını düşündüğü dönemlerde “Fenerbahçe’nin menfaati neyse, ben oradayım” diyen bir duruşu var. O yüzden bu kararı da öyle “köşeye çekilme” olarak okumamak lazım. Bu biraz “bir adım geriden ama hep orada” hali.
Saadettin Bey seçim sürecinde ona başkan vekilliği teklif etmişti. Kabul etseydi kimse şaşırmazdı. Ama o, kulübün içinde değil, çevresinde olmayı tercih etti. Dışarıdan destek verecek, gerektiğinde fikir sunacak. Bu bile önemli, çünkü o masada oturmasa da o masayı kuranlardan biri.
Yani Kutlualp’in yokluğu bir eksilme değil, bilinçli bir tercih. O da biliyor, gerektiğinde yine sahaya çağrılırsa “hazırım” diyeceğini. Çünkü bu işin içinde kişisel hesap değil, Fenerbahçe var. Kısacası, bazı isimler koltukla değil, duruşla değerli olur. Hakan Bilal Kutlualp de tam öyle biri.
Kaynak: Sports Digitale - Yağız Sabuncuoğlu