Çelikler’in bu ifadesi aslında sadece bir tespit değil, bir serzenişti. Çünkü ne yaparsak yapalım, Ali Koç dönemi hâlâ bitmiş değil. Yönetim odalarında alınan kararlar, basına sızan bilgiler, hatta futbolcuların üzerindeki psikoloji bile bir “Ali Koç sonrası sendromu” taşıyor.
Bakın, futbolun doğası basittir: Yeni başkan gelir, yeni teknik ekip kurulur, yeni hedef konur. Ama Fenerbahçe’de işler hiçbir zaman o kadar basit olmuyor. Çünkü Ali Koç sadece bir başkan değildi; bir vizyon, bir hayal, bir “yeniden doğuş” vaadiydi. O yüzden de şimdi ne yapsak, kim gelse, o gölge kolay kolay silinmiyor.
Bazılarına göre bu “gölge”, başarısızlıkların bahanesi. “Yeni yönetim kendi yoluna baksın artık” diyenler var. Haklılar. Ama bir yandan da Ali Koç dönemi öyle büyük bir etki bıraktı ki, bugün hâlâ onun yaptığı transferler, onun kurduğu sistem, hatta onun yarattığı beklenti üzerinden konuşuyoruz.
Aslında sorun şu: Fenerbahçe, bir başkanı gönderdi ama bir dönemi kapatamadı. Ve bu, sadece yönetimsel bir mesele değil. Taraftarın içinde de aynı kararsızlık var. “Ali Koç iyi niyetliydi” diyenlerle “yeter artık, gitsin” diyenler arasındaki o kırılma hâlâ devam ediyor.
Kısacası, Çelikler’in sorduğu o sorunun cevabı basit:
Çünkü Ali Koç gitmedi. En azından zihnimizden, dilimizden, gündemimizden gitmedi.
Ve belki de asıl mesele, yeni dönemin bu gölgeyle nasıl baş edeceği. Çünkü Fenerbahçe ancak o zaman gerçekten yenilenmiş sayılacak.
Bir notla bitireyim: Her ne kadar eleştirsek de Ali Koç’un bıraktığı iz, bu kulübün tarihine kazındı. Şimdi mesele, o izden bir rota mı çıkaracağız, yoksa o izin altında ezilip kaybolacak mıyız? İşte asıl sınav burada.